Saturday, February 27, 2016

Padişaha teşekkür !


Bir insan ne kadar küçük düşüne bilir ki?

Cevabı da ben vereğim: Recep Tayyip Erdoğan kadar.

Bu adama takıntım falan yok, ne de Türkiye vatandaşıyım.

Ee, adam der ki, benim iç işlerime niye karışıyorsun, öğle akıllıysan kendi ülkendeki diktatörlüğü eleştir. Malum tüm diktatörlerin jiklet olup ağzından bırakmadığı söz.

Şimdiden onun da cevabını vereyim: kendi ülkemin diktatörünü de eleştiriyorum, hatta omuzuna çıkmış bağırıyorum – bu ayrı konu.

Gel gelelim ki, diktatörler “iç iş” değil, global problem.

Türkiye hükumetinin başında duran kişi, yani sen de bir diktatörsün ve bu yüzden global problemden yazmamda sakınca yoktur.

Diktatörsen buna katlanacaksın, ya da kendi “adına” uygun olanı yapıp haps edeceksin. Tabii, dedim ya, Türkiye vatandaşı deyilim ve senin diktatörlüğün altıdakı ülkede yaşam iznim yok.

Türkiye’ye girişimde sayende siyasi yasak var. Zaten Azerbaycan diktatörü, can arkadaşın Aliyev de ülkeden dışarı attı, sürgün etti. Ama onu da diyelim ki, Aliyev senden daha has diktatör – önce siyasi tutuklu olarak 1.5 sene hapiste tuttu, sonra sürgün etti. Yani o konuda Aliyeve yetişememişsin.

Ne yapalım, bi dahaki sefere Silivriyi tanıtırsın.

***

Sen ülkende özgür sözü zındana kapat, tvit atana ceza kes, insanlara cehaleti aşıla, kendini padişah ilan et, ben de susayım...

Cumhuriyet qazetesi Genel Yayın yönetmeni, yazar Can Dündarı ajan diye mahkemelik et, senin pisliğini yazdı diye talimatla hapse at, sonra da bu benim iç işim, karışamazsınız de…

Nasıl iç iş ise, sayın Dündarın “ajanlık” yaptığı yazısı tüm Orta Doğuyu, dünyayı ilgilendiren konu. Sen MİT’i kendi pisliğine alet et, teröriste silah taşı, bunu yazdı diye bir gazeteciyi tutklat ve bunu da iç işlerim diğe yedir insanlara. İyi de, yedikmi?

Dündarı hapise atınca ne oldu? Unuttukmu silah kaçakçılığını?

Dündarın aylar önce yazdığı yazıyı diğelim ki, elli bin kişi okuyup haberdar idi – senin teröriste silah taşıdığından. Sonra zaman geçti ve çoğu insan unuttu bunu. Sen de uzak düşünen siyaset adamısın ya, bu kadar düşündün ve dava açtın. Tekrar konuyu gündeme taşıdın ve insanların hafızasında bir daha uyandırdın bahsi geçen yazıyı.

Okuyanların hafızasında uyandı konu, okumayanlar okumaya başladı. Sen onu tutuklatınca, dünya insanı, Türkiye dışından da insanlarda merak uyandı – neden Dündar tutuklandı diye. Haliyle yazısından dolayı tutuklandığı ortaya çıktı.

Peki ne yazmıştı ki, diktatörün qazabına geldi diye her kes merak etti, tabii durumdan habersiz olan dünya insanı.

Ve ortaya kapatmak istediğin pislik çıktı, hem de çırıl çıplak şekilde.

“Megerse Orta Doğu padişahı İŞİD`e silah taşıyormuş”.

Elli bin kişinin okuduğu ve neredeyse yarısının unuttuğu yazı artık dünyaya taşındı, Erdoğan terrör örgütüne silah taşıyor diğe saklamaya çalıştığın olay yankı bulmaya başladı.

Kötüleyip ajan dediğin Can Dündar’ı kendin bile bilmeden kahraman ettin – ki, ben zaten kahraman olduğuna inanmaktayım.

***
Ne garip bir durum değilmi?

Böyle olaylar normal hükumetlerde ola bilir, ama bunu yapan bir diktatör olunca, işin rengi değişiyor.

Şahsım adına Can Dündarın yerine çok qururlandım. Böyle bir iyiliği kimse yapamazdı sayın Dündara, diktatör kendi bile bilmeden yaptı.

Yani Dündarın da kendi değimi ile, meslek hayatının zirvesini gördü.

Diktatörlüklerde hapiste yatmak bir gazeteci için en üst makamdır. Aynı zamanda politikacı ve aktivistler de dahil.

Ünlü fikir adamı Togo bunu kısa bir özetle çok güzel anlatmış: “diktatörlük rejiminde vicdanlı insanın yeri hapishanedir”.

Padişaha saygın bir gazeteciye bu iyiliğinden dolayı teşekkür ederim.

Can Dündara sevgi ve saygılarımı iletiyor, özgürlüğüne kavuşmasını kutluyorum...

Rasul Mursalov – sürgünde Hollanda

28.02.2016

No comments:

Post a Comment