Wednesday, November 25, 2015

Uçak vuruldu, neler bekleniyor?


Son "uçak vurma" olayından sonra bazı şeyler değişebilir(mi)?!
Rusya'nın PKK destekçisi, hatta kurucularından başta gelen biri olduğunu daha önceki yazımda yazmış, hatta Azerbaycan hükumetinin de PKK terör örgütüne destek olduğunu anlatmıştım ("PKK'nın Azerbaycan yapılanması" makalesinde). Burada bir parantez açalım - Azerbaycan hükumeti başında olan Aliyevin hükumeti babası, KGB generalı Haydar Aliyev'den devr aldığı hakkında da bilginiz vardır. Malum olduğu üzere H.Aliyev Rusya'nın adamı ve onların politikasını izleyerek PKK'ya destek ve yardımda bulunuyor. Babadan devr aldığı koltukta oturan İlham Aliyev de aynı yol üzerinden gitmekte. yani Azerbaycan hükumetini aslında Rusya idare etmekte. Hatırlatalım ki, Rusya'nın Suriye Türkmenlerine uyguladığı saldırı, Bayırbucak bölgesindeki türklerin direnmesi ve büyük kayıplar vermesi gibi ciddi olay karşılığında Azerbaycan hükumeti hiç bir resmi ve ya qayri resmi söz söylemedi, söyleyemedi. Aynı zamanda PKK terör örgütünü Azerbaycan iktidarı resmi olarak terör örgütü sıfatıyla tanımadı. Yine aynı şekilde Türkiye jetinin bu son Rusya uçağını vurma olayına yine sessiz kalan Azerbaycan hükumetidir. Krım'ın Rusya tarafından işgalini de resmi olarak tanımamakla beraber, hatta Avrupa'nın Krımı işgal etti diye Rusya'ya uyguladığı ambargolara karşı çıktı ve bu konuda Rusya'nın yanında olduğunu bildirdi. Ve biliyormusunuz Rusya Suriyedeki türkmenleri bombalamak için Azerbaycan hava sahasınıdan geçerek gidiyor. Azerbaycan üzerinden uçarak türkmenleri bombalıyan Rusya'ya izin veren ise hükumet, yani ilham Aliyev. Aynı şekilde Hazar denizinden de donanmaları ile Suriya üzerine bomba yağdırmasına izin veriyor.
Parantezi kapatalım ve konuya dönelim. Umarım aktardığım bu bilgiler azerbaycan hükumetinin kimliğini aydın şekilde göstermiştir.
Uçak vuruldu, peki sonrası neler ola bilir ve ya hangi politika izlenilir?
Rusya Türkiye'de PKK terör örgütünün faaliyetini artırmasını sağlayacak yardımlar edecektir. Ki bu kaçınılmazdır. PKK terör örgütü ülke genelinde, özellikle aktif olduğu doğuda terör saldırılarını artıracaktır.
Bunun yanı sıra, paralel olarak Suriyada YPG'ye desteyini artırması, YPG'nin Rusya kara hücumunda desteyi ve karşılığında Beşer Esed'le özerklik hakta konuşma masasına oturması da kaçınılmaz gibi gözükmekte.
Demek ki, bu "uçak olayı"ndan PKK- "Kürdüstan" yolunda irelleme olarak kazanç elde edecektir.
Ama unutmayalım ki, PKK Rusya'nın projesidir, sonuç olarak Rusya kendi projesini yürütecektir demek.
* * *
Türkiye ile Rusya arasındakı doğalqaz anlaşmaları tekrar masaya yatırıla ve bazı konular tartışıla, bununla da Türkiyeye baskı gibi kullanılma olasılığı da var.
Bundan başka Türkiyenin ana gelirlerinden olan ve çoğunluğunu Rus turistlerin oluşturduğu turizm sektörüne etki yapması olasılığı ve bununlada Rusya'nın Türkiyeye karşı ekonomik zarar amaçlama gibi politika yürütmesi de olasılıklar arasında gözüküyor.
Ekonomik zararlılık politikası içinde en önemli paylardan birisi de Türk şirketlerinin (özellikle büyük projeli inşaat sektörü) Rusyadan çıkarılma ve anlaşmalarının fesh edilmesi de önemlidir ki. Rusya bunu ede bilir. Aynı şekilde meyve ve sebze ürünlerinin Rusyaya idhalının büyük kısmını türkiye etmekteydi ve bu işe de el konulur, ambargo uygulanırsa, Türkiye ekonomik olarak kaybeden taraf olur.
Özellikle Avrupa'dan idhale Rusyanın uyguladığı ambargodan sonra Türkiye Rusya pazarını tamamen sebze ve meyve ele almıştı ki, şimdi bunun da durdurulması büyük zarar olacaktır.
* * *
Bu durumda türkiye tarafı ne yapacak?
Büyük olasılıkla ilk önce durumu yumuşama pozisyonuna geçirmeden yana olacaktır (aslında Rusya'nın istedigi de tam budur). Bunun ardından Rusya yukarıda dediyimiz ekonomik baskıları artırırsa türkiyenin de vereceyi cevabı vardır. Hem de büyük ölçüde.
Değeri 14 milyar olan nükleer santralin inşası ihalesini kazanan Rusya'yla bu ihale feshedile bilir ve bu da Rusya ekonomisi için zarar verecektir.
Bundan başka yukarıda bahs ettigimiz üzere Türkiyeden idhali durdurduğu zaman Türkiye kadar Rusya'da bu durumdan etkilenen taraf olacaktır. çünki Avrupadan ithale konulan ambargodan sonra büyük ölçüde meyve ve sebze ithalini Türkiye karşılıyordu. Bu durumda ülke genelinde (Rusya) meyve ve sebze ürünlerinde kıtlık, onun beraberinde ise yükselen fiyat ve ekonomik zorlukların yaşanması kaçınılmazdır.
Tüm bunlarla beraber Türkiye bu olayı NATO -Rusya düzeyine taşıması halinde yine kaybeden taraf rusya olur ki, Rusya da bunun bilincinde.
* * * Gelelim bu olayın başlanma noktasına. Düşünceme göre bu Rusyanın yaptığı oyunun bir parçası. Yani bilerekten Türkiyeyi tahrik ederek kendi uçağını vurdurdu ve bundan yola çıkarak politikasını uygulamayı amaçlıyor. Yukarıda da bu hakta bahs ettiyim üzere Rusya bununla Kürdüstan projesinde kendi çıkarları ve politikası için, diger yandan Suriye politikasında oynanan oyunlarda daha çok yetki almak amaçlı düzenledigi oyundur bu. Son olarak Türkiye jetinin Rusya uçağını vurmasını uluslarası anlaşmalara göre başka ülkenin hava sahasının ihlali durumda gereginin yapıldığını ve doğru olanı yaptığını savunuyorum. Bundan sonrakı politikayı izleyecek ve nelerin olduğuna birlikte tanık olacağız.

Saturday, November 21, 2015

Türk düşmanı Rusya ve ona hizmet eden “milliyetçiler”.



Yazdım - Sinan Oğan PKK yandaşı Aliyev'in adamları ile ilişkide.

Açıklama yaptım ki, nasıl, nereden bu ilişki. İlişkide olduğu azerbaycanlı vekillerin kim oldukları, nereye hizmet ettiklerini de yazdım.

İlham Aliyev'e hizmet edenlerin, dolayısı ile PKK ya yardım ettiklerini, Aliyev'in Rusya adamı olduğunu, zamanında Rusya'nın PKK'yı kurduğunu ve Haydar Aliyevin eli ile oluşturduğunu yazdım.

Ve tüm yazılanlarda açıklamalara, delillerle dayandım.

Hemen saldırılar başladı. Yazıda ismi geçenlere, delillere değil de, sadece yazının içindeki fotoğrafı atarak ortaya olayı farklı yere çektiler. Açıklama yerine hakkımta ağıza alınmayacak sözler söylediler.

Olsun. Önemli olan gerçeklerin gün ışığına çıkması.

                                                            * * *
Ardından Azerbaycan'da PKK-nın yapılanması ile ilgili delillere dayalı yazımı paylaştım. Bu yazıda direk isimlere dayalı, hükumetin burada yer almasını aydınlatan fikirler, deliller sundum.

Bu ne demekti? Bu Aliyevin PKK'ya açıktan destek olduğunun kanıtıydı.

Bu hem de o demekti ki, Sinan Oğanın "milletvekili" arkadaşları Aliyeve çalıştıkları halde PKK-nın Azerbaycanda Aliyev tarafından kollanmasını biliyordular ve Oğan bu durumdan rahatsız olmuyordu. Ve ya durumun farkında olduğu halde kendi çıkarları uğruna susuyordu.

Bu iki yazı üzerinden saldırılar başladı: "sus, sen ermenisin" dediler.

Ona da “okey”. Sizin demeginizle ermenimi oldum?!

                                                   * * *
Yazımda Aliyev'in Rusya adamı olduğunu açık ve net şekilde, delillere dayalı anlattım. Onun çevresinde dolaşanlar Rusya istihparatı için çalışıyor, onların çıkarlarına hizmet ediyorlar - bilerekten ve ya bilmeden?!

Yine tepki aldım, yine ermeni olmakta suçlandım.

Aynı Aliyev taktigi. Ülkede adalet istegen kişiyi ermeni olmakta suçlamak Aliyev'in en önde çamur atma taktigi. Bunu ülkede bilmeyen yok.

Tabi Türkiyede kimse bilmez, Azerbaycan halkı ne durumda, kimlerle mücadele ediyor ve.s

Neden bilmez? Çünki aradakı bağlar kopmuş, koparılmış. Tam da dedigim nokta aslında budur. Yani bilerekten aradakı bağlar koparılmış, milliyetçi camianın içinden kişileri satın almakla. Hani diyorlar ya, Ganire Paşayeva türkçüdür. Neden türkçü hanım bir kere Azerbaycan türkü'nün derdinden bahs etmez? Edemez, Aliyeve bağlı. Ve tüm sorunların ana kaynağı Rusya adamı Aliyev.

Hiç duydunuzmu G.Paşayeva bir kere de Rusyanın ülkemize tecavüzünden bahs etsin? Onu da duyamazsınız. Dedigim gibi, Aliyevin hizmetkarı ona karşı çıkamaz.

Gerçeyi söylemek, türkün yanında olmaktır türkçülük. Türk düşmanına hizmet etmekle türkçü olunsaydı, o zaman Erdoğan’ı da MHP’li ederdik.

Soruyorum sizlere: Hocalı katliamını kim yaptı? Rusyanın 366. alayı ! Şu ana kadar Karabağın Ermenistan tarafında kalmasının arkasında kim var? Rusya!

Peki bu durumda "Hocalıya adalet" deyipte Rusya'nın yalakalığını yapmanın adını ne koyalım?

Duyurulur!

Azerbaycan yalnız Hocalıdan ibaret değildir. Azerbaycan büyük bir devlet. Türk dünyasında ilk bağımsızlığını (28 mayıs 1918) kazanan devlet. Her defasında Hocalı deyipte geri kalan ülkedeki türk katliamı politikasına ses çıkarmayanlara duyurulur.

Gelelim Hocalıya. Her defasında Hocalı deyip Rusya işgalini, Hocalı soykırımını gerçekleştiren Rusyayı olayın dışında tutmakla Hocalıya adalet olmuyor, olmaz.

Yeter artık bunca sahtekarlık ettiginiz!

Yeter artık insanları kandırdığınız!

Yeter artık türkçülük adı altında oyun oynadığınız!

                                                                    * * *
Bakıyorum S.Oğanın Rusya’da Putin başkanlığında gerçekleştirilen “Valdai Forumu”na (The Valdai İnternational Discussion Club) katılması videoları yayınlanmış.

Ee, ben ne diyordum? Demedimmi bu adam Aliyevin yakınları ile ilişkisi nereye hizmet ediyor.

Ben derken ciddiye almadınızmı? Ama sizin ciddiye almadığınız mesele karşı tarafı öyle bir rahatsız etmiş ki..

Onu da zamanı gelince anlatırım.

Hükumet yetkilileri, hükumet milletvekillerinin başka devlette resmi görüşmeleri, bu tarz konferanslara katılması normal. Ama muhalefet milletvekilinin öyle resmi konferansta ne işi var? Birde o milletvekili ki, “Hocalıya adalet” diye haykırıyor. Ama katıldığı konferans Hocalı katliamını direk yapan devlet tarafından gerçekleştiriliyor ve Rusya KGB’sine direk bağlı.

Hadi bakalım. Çık işin içinden.

PS. Sinan Oğan'ın türk düşmanı, katil Rusya'da konferansta görünmesi bazı sorulara cevaptır. Adamın Aliyeve çalışmasının ıspatıdır. Aliyev ise Rusya uşağıdır ve onun adamları da tabii olarak Rusyaya hizmet eder. Oğanın da Aliyevin adamları ile yakın alakasının arkasında Rusya'ya hizmeti, dolayısı ile buradan çıkarlarının olaması ortadadır.

Rasul Mursalov  


Thursday, November 19, 2015

PKK'nın Azerbaycan yapılanmasına ait deliller.


PKK'nın Azerbaycan yapılanması ile ilgili deliller

PKK Azerbaycan'da Aliyev hükumeti tarafından korunuyor.
Azerbaycanda terrör örgütü PKK nın ve onun varisi olan KADEK-in müteşekkil teşkilatları var. Bu hakta 06 eylül 2011 de Baku Metbuat Külübünde qazeteciler karşısında konuşan “Hürriyyet” ve “Yeni Müsavat” qazetelerinin genel yayın yönetmenleri Aydın Kuliyev ve Rauf Arifoğlu açıklamıştılar.  Ancak daha sonralar "Hürriyet" qazetesi tamamen raflara kaldırıldı, "Yeni Musavat" ise hükumetle dost oldu, eleştirilerini durdurdu. Hatta qazetenin genel yayın yönetmeni R.Arifoğlu'na ilham Aliyev tarafından madalya takıldı ve dostlukları resmen duyuruldu. Ama tarih unutulmuyor, unutulmayacak. Bir zamanlar R.Arifoğlu'nun araştırmaları sonucunda ortaya çıkan PKK - Aliyev hükumeti beraberliyi tarihe yazıldı ve bu gün ona ışık tutacağız.
Bir zamanlar basın sayfalarında Azerbaycanda PKK teşkilatlanması ve yandaşlarının olması hakta sayısız malumatların yazıldı ve bu olay hükumeti harakete geçirdi. Ama PKK ya karşı degil, bunu yazanları susturmaya karşı.. 
Gün geçtikçe PKK ile alakalı malumatlara yenileri ilave olundu.
Azerbaycanda PKK mevzusu etrafında yaşananlar olaylar, meydana çıkan yansımalar meseleni yeniden gündeme taşımaya mecbur etti beni. Qazetecilerin somut deliller elde etmiş ve bunu basına duyurmuştu. O delillere dayalı bazı şeyleri açıklayacak ve sizlere sunacağım.
Azerbaycan basınının, toplumun ve ulusal dairelerin ülke resmilerine uzun zamandır baskıları neticesinde hakimiyet mensupları Azerbaycanda PKK-nın olup-olmaması hakta çelişkili reaksiyon sergilemekteydi. Bu reaksiyonlar meseleye aydınlık getirmemekle, aksine, yeni-yeni şüphelerin meydana çıkmasına, PKK mevzusu etrafındakı merakın daha da genişlenmesine sebep olmuştu.
Hükumetin güç bakanlıklarından birinin başkanı Azerbaycanda PKK-nın olmadığını israrlı şekilde iddia ettiyi halde, diger bakan PKK-nın farklı birliklerinin, yandaşlarının olmasını istisna etmiyordu. Bu zıddiyet aynı zamanda Milli Tehlikesizlik Nazırlığinın (Milli İstihparat bakanlığı) bildirisinde farklı şüphelerin ortaya çıkmasına sebep oluyordu. 
2011 yılının başlarında MTN-in (milli İstihparat bakanlığı) Azerbaycanda 33 PKK mensupunun ortaya çıkarılarak farklı ülkelere iade edilmesine dair açıklamasına, bir kaç ay sonra ise aynı bakanlığın Azerbaycanda PKK-nın olmasını katiyyetle rett etmesi dikkat çekiciydi. Diger yandan, MTN-in bildirisinde basının PKK mevzusuna yer ayırması devletçilik aleyhine faaliyet gibi kıymetlendiriliyordu. MTN gibi önemli bir kurum Azerbaycanda mevcut olan siyasi partilere, esasen de bu hakta yazan qazetelere karşı önlem alınacağını beyan ediyordu. MTN tarafından seslendirilen, bu şekilde olan bildiriler hem hakimiyet güçlerini PKK mevzusunu araşdıran basın kuruluşlarına, siyasi partilere karşı farklı baskılara teşfik ediyor, hem de Azerbaycanda varlığı şüphe doğurmayan PKK teşkilatlanmaları ve temsilcilerinin daha da aktifleşmesine sebep oluyordu.
Hatta o zamanlarda "Yeni Musavat ve “Hürriyyet” başta olmakla basın kuruluşları Azerbaycanda PKK-nın varlığına dair farklı delilleri araştırmakla meşğul olduğu için PKK terör örgütü ile baş başa kaldı ve tehlike içinde yaşadı. ilişkiler PKK-devlet düzeginden PKK-basın düzegine geçmişti. Bu, çok tehlikeli bir göstergeydi.
Burada sohbet yalnız bu iki qezetenin degil, Azerbaycanın devletciliyi, halkın tehlikesizligi için endişesi olan tüm basın kuruluşlarının başı üzerini almış tehlikeden gidiyordu. 
Bazı resmi ve qayri-resmi sızan malumatlar onu düşünmeye esas veriyordu ki, PKK mevzusunda yazan basın kuruluşlarına, yazarlara karşı en farklı istikametlerden baskılar devam edecekti. Burada PKK mevzusunu araşdıran yazarlara karşı farklı fiziki-cismani baskılardan tut yasadışı mahkeme kerarlarına kadar en farklı usüller dahildi. Baskı usüllerinin diger istikametine qezetelerde PKK ile bağlı yazıların devletçiliye karşı faaliyyet gibi hukuki süs verilmesi, esasında adli yargılanmanın başlatılması pilanlanıyordu.
Diger baskı usülu kürt milletinden olan insanların bu qezetecilere, yazarlara karşı kışkırtılmasıdır. aslında burada milliyyet meselesi degil, direk PKK konusu yazılmaktaydı. Ancak hükumet bunu farklı tarafa çekerek kürt milletini yazarlara karşı bazı önlem almaya teşvik ediyordu. Kiminin milliyyetçe kürt olması, hiç de onun PKK-cı olması demek degildi, yazarlarda bunun farkındaydı tabi ki.
PKK-nın eski Sovyetler mekanı, Ermenistan ve Azerbaycan'dakı teşkilatları..
PKK hakkında yazılanlar büyük bir araşdırma eseri seviyesindeydi. Ortaya konulan deliller ise onlarca yargı davasının başlatılmasına, yüzlerce vatan ve millet hayininin, kanun kaçağının derhal hapise alınmasına sebep olmalıydı. Ama ne yazık ki, Azerbaycan'ın hakimiyyet kuruluşları elleri binlerce insanın kanına bulanmış bu örgütün ülkedeki teşkilatlarını etkisiz hale getirmek yerine, bu hakta yazan yazarları, qazeteleri yargılamak kararına gelmişti.
Elimizde PKK-nın Ermenistan'dakı teşkilatlarına dair geniş bilgiler var. Biz bu bilgileri bir kaç defe yayınladık. Azerbaycan'ın hükumeti ve savcılık, istihparat birimleri hiç bir kez bununla ilgilenmemiş. Ancak onlar iyi biliyorlar ki, PKK-nın tek bir ülkede degil, onlarla ülkede teşkilatları geniş yayılmıştır. Bu, sade, umursanmayacak bir bilgi deyil! Bu, hem de mesajdı. Azerbaycan'ın gazetecileri Bakü'de oturarak, düşman ülkede MTN in (Milli İstihparat Bakanlığı) bilmediyi şebeke hakkında malumatlar elde ede biliyorlarsa, demek ki, bu şebekenin Azerbaycan'dakı kuruluşu hakkında daha geniş bilgilere sahipdirler.
Fakat ne yazık ki, bu bilgilerin hepsini yayınlamak, açıklamak imkanı olmadı ve ya yüksek makamlarca imkansız hale getirildi. Çünki yazarlar arkasını yaslayacağı devlet yoktu ve terörist bir örgüte, neden dolayı olduğunu bilmediyimiz, onu destekleyen antidemokratik bir kuruluşa karşı yalnız kalmışlardı. Hayatları, aile üyeleri büyük risk altında kalmıştı. Üzülerek bildirmeliyim ki, bu meselede Türkiyenin gereken kurumlarından, özellikle mediasından gereken destekte yoktu ve hiç bir zaman da olmadı.
Milli Tehlikesizlik Nazırlığinın resmi bildirisi hukuki, siyasi ve tarihi bakıştan çok yanlıştı. Bildiride Azerbaycanda PKK-nın varlığını ispatlayacaq malumatlar yazan qezeteler devletçiliye ihanette suçlandırılmşlar. Gel görki PKK ile bağlı yazılardan daha geniş bilgiler MTN-de muhakkak vardı.
Azerbaycanda PKK var ve onun imkanları çox tehlikeli safa ulaşmıştı. Çok büyük ithal ve ticaret sektörleri PKK-lıların nezaretindeydi. Baku Tütün Kombinatı, ”Azersun Holding"in büyük çevresi, “Sibank”, “Siyezen broyler”, gıda sektörü, benzin ticareti ve başka önemli sektörler bu örgüte bağlıdır. Acınacaklı şudur ki, onların başkanlıği altında çoğunluğu Karabağ göçmenlerinden olan binlerle yerli insan çalışmakta. Onların da tüm hayatları ve yaşamları, teminatları iş yerlerine bağlıdır. Sırf bu yüzden de o azerbaycanlılar PKK sempatizanı patronlarının, iş adamlarını tek kelmesi ile üzerimize yönlendirile, her tür oyuna tahrik edile bilirler.
 “Azersun Holding” zamanında bunu bize ıspatladı. Sık-sık işçilerin adından PKK ile ilgili yazan qazetelere telegramlar gönderildi, tehtit edildi, mitink ve diger eylemlerle tehtitler savuruldu.
Azerbaycan'da olan KADEK (PKK) görüntü itibarıyla özgür teşkilat olmamış, PKK-nın Eski Sovetlerde birligine, aynı zamanda Kafkaz teşkilatına bağlı olmuştur. Hem Azerbaycan'daki, hem de Ermenistan'daki kuruluşlar aynı merkezden idare olunuyorlardı. Olayın tehlike boyutunu da bu göstermekte.
Eski Sovetler mekanında PKK-nın üç böyük eyitim kampı var. Onlar Yaroslav, Tomsk (Rusya) ve ne yazık ki, Gence (Azerbaycan) etrafında yerleşmekte. Bu kamplarda iki aylık eyitimden geçen KADEK-li teröristler Krasnodar'da (Rusya) yerleşen ”Kordinasyon ve Egitim Merkezi"ne gönderiliyor. O Merkeze Azerbaycan'da tanınmış yüz olan Vekil Mustafayev başkanlık ediyor. Krasnodarda teröristler alt yapı egitimine, yabancı dilleri bilme imkanlarına, başka yeteneklerine göre seçilerek, Avrupa temsilciliklerine, yayın-basın kuruluşlarına (MED TV gibi) gönderiliyor. Kafkaz ülkelerine gönderilenlerin yerli kürtler olmasına özellikle önem veriliyor. 
Egitim görmüş militanlar aynı zamanda Kırgiızistan, Kazakistan ve Gürcistana da gönderiliyor ve oralarda yerleştiriliyor. En radikalları, savaş kabiliyeti yüksek olanlar ise İrevana (Ermenistan) gönderiliyor. Burada onlar yeniden 10 günlük egitimden geçmek zorundalar. Onların arasından seçilenler 4 istikamet üzere gruplaştırılarak İran'a (Urmiye-Maku-Tehran), Kuzey İrak'takı Berzani ve Talebani bölgesine, diger yandan İrak'dakı Bağdad ve Mahmur adlandırılan kamplara ve nihayet, Suriya'nın Haseki, Halep ve Şam bölgelerine gönderiliyor ve kabiliyetlerine uyğun işlere yöneldiriliyorlar.
Teröristlerin ülkemizdeki destekçilerinin Azerbaycanda yaşayan azsaylı kürtlerin ve aynı zamanda işğal atında kalan bir kaç ilçenin (Kubadlı, Laçın, Kelbecer) kaçak olmuş ehalisi arasında separatçı ve antitürk propagandasının yürütüldüyü ve onların Eski Sovyetler mekanında olan kamplara teşfik edildiyi de ortaya çıkan bilgilerden. Bu istikametde PKK-nın Azerbaycan temsilcisi sayılan, terörist Öcalana yakın şahıslardan biri olmuş Hejar Kürtasger'in önemli rolünün olduğunu vurgulamak yerinde olur. Hejarın Azerbaycan'da çok zengin akrabaları, destekçileri var. O, ”Ronahi Kürt Medeniyet Merkezinin başkan muavini, Kelbecer tarih muzesinin müdiri Şamil Esgerovun oğlu, YAP-çı (Yeni Azerbaycan Partisi - İlham Aliyevin partisidir) milletvekili Şahlar Esgerovun kardeşi oğludur. PKK-nın eski Sovyetler Birligi ülkelerinde olan teşkilatlarında en önemli makamlardan birinin sahibidir.
PKK-ya Azerbaycanda destek verenler arasında hakimiyetin en yüksek makamlarında temsil olunan siyasilerin, Haydar Aliyevin özel çevresinden bir kaç şehsın, aynı zamanda general Beyler Eyyubov (Aliyevin baş koruması) ve onun kardeşlarinin, İç İşleri ve Egitim bakanlıklarındaki bir kaç yüksek makam sahipi memurların, Özel Kuvvet Biriminde çok sayıda önemli makamlarda oturan askerlerin, tanındık milletvekillerinin, YAP (Aliyevin partisi) yönetim kurulunda olan bir kaç şahsın, ülke ekonomisinin önemli hissesini elinde tutan bir kaç büyük şirket sahiplerinin isimleri var.
Azerbaycanda PKK propagandasının yürütülmesi işine “Ronahi” Kürt Medeniyet Merkezinin başkanı Kamil Hasanov başçılıq ediyor. Ne ilginçtir ki, Türkiyeden Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olduğu dönemde (2010 lu yıllarda) PKK-nın Azerbaycanda kültürel perde altında faaliyyetde olduğunu demişti. Yani o zamandan beri PKK nın Azerbaycan kolu hakta bilgiler olmasına rağmen hiç bir hareket edilmemişti. 
Teşkilatın Azerbaycan üzre sorumlusu İzzet Özdemir adlandırılan birisidir. MTN-e yakın apartmanlardan birinde yaşamaktadır. Bu makamda Mustafa Sabah adlı birinin yerine geçmiş. M.Sabah'ın general Beyler Eyyubovun kardeşi Eyyup Eyyubovun yakın arkadaşı  olduğu bilinmekte.
Mustafa Sabah 2010 yılının 8. ayında sırlı bir şekilde ortalıktan kayboldu. Birileri onun öldügünü, digerleri ise Kuzey İrakta, Berzani'nin yanında olduğunu söyledi.
İzzet Özdemir bir zamanlar Haydar Aliyevin, ondan sonra ise oğlu İlham Aliyevin yakın adamı, Cumhurbaşkanı'nın güvenliginden sorunlu baş koruması Beyler Eyyubovun himayesi altında. Şahsen onun kendine tabi olan on kişilik bir grubu var. Azerbaycana 4-5 sene önce gelmiş gruba kod adı ”Muro" olan Murat isimli birisi (Türkiye kürdü) başkanlık ediyor. Hepsi özel egitim görmüş profosyenel teröristdir. O kişilerden ülkenin siyasi muhalefetine karşı, hükumet devirmeye teşebbüs olursa terörün organizasyonunda kullanmak amaçlanıyor.
PKK-nın Azerbaycan'dakı teşkilatlanmasını özellikle Türkiye vatandaşı olan öyrenciler kullanılıyor. Azerbaycandakı PKK teşkilatlanmasında yer alanlar arasında daha bir general var. Onun varisin gelecek, hayali hükumetinde bakanlıklardan birinin başına geçecegi söylentiler içinde. Onun ismi ülkenin tanındık bir qazetecisinde var. ama açıklamaya korkuyor.
Terörcu örgütün Bakü sorumlusu Atilla Akdoğan adlı Türkiye vatandaşıdır. O Atilla Akdoğan ki, 2011 li yıllarda (tam olarak hatırlamıyorum) “Azersun Holding”in yaptığı basın konferansında Yunis Arifoğlu onu ayağa kaldırdı ki, "bakın, bu adam teröriste benziyormu?". 
Örgütün Sumkayıt (Azerbaycanda il) sorumlusu şimdiyedek yazdığım kişilerden hiç biri degil. Bu adam emekliye ayrılarak suskunluğunu koruyan bir general.
 PKK-nın Gence sorumlusu Ali Barın adlı İğdır kürtüdür. Onun hakkında da eskiden çok yazıldı. Aynı zamanda Gence ve onun etraf ilçelerinde aktif biznes faaliyeti ile meşğuldur.
Bundan başka, PKK-nın Baküda olan gençler üzere sorumlusu Abdülkadir adlı Türkiye vatendaşıdır. 
Maliyye ve dış bağlantılardan sorunlu olan şahs Bakü Tütün Kombinatına sahiplenmiş Nazar Hannadır. 
“Azersun Holdinq”in başkanı Abdolbari Güzel, diger PKK-cı iş adamları (Mahmut Celal, Lazet Kemal Horizat, Rauf Kadhim) bu qrupta yer almaktadırlar.
Dikkat çeken konu da şu ki, PKK Azerbaycanın Yüksek Öyretim, özellikle Üniversitetlerine de dikkat ayırmış, bu mevki üzere sorumlu şahıs gibi Firaz Ramazan Gül isimli Türkiye vatandaşını atamıştır. 
Azerbaycanda PKK yoktur iddiasının yalan olduğu kanıtlanması için bu yazılanlar yeterli kanıt ve araştırma gerektigi halde hükumet susmak bir yana, bunu yazanlara karşı baskı uygulamakta. Hele hele nice bilgilere sahip insanlar var ki, kendisinin, ailesinin tehlikesizligi açısından, hükumete güvenmediyinden susmakta. Azerbaycan'da PKK iş başında ve bu ülke için büyük bir tehlike olarak kalmakta.
Bu konuda başka bir örnekte Azerbaycan'ın eski Meclis başkanı Rasul Kuliyevin “Hürriyyet” qezetesinin 06.09.2011 tarihli sayında verdigi röportajda ortaya çıkmıştı. Eski Meclis başkanı'nın qazeteye verdigi röportajında bildirdiyine göre, 1995-ci yılda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) başkanı Hüsamettin Cindoruk kendisi ile PKK teşkilatlanmalarını gösteren harita getirerek onu Haydar Aliyev'e göstermiş.
Hüsamettin Cindoruk PKK-ya silahların Ermenistan ve Nahçivan üzerinden verildiyini H.Aliyeve bildirmiş. Ama her seferinde Türkiye bunu Aliyeve söylerken, Azerbaycan bir kaç kişiyi, faaliyeti üst düzey olmayan PKK-çını sözde sınır ihlali ederken yakalandığını bildirerek Türkiyeye vermiş, ama terör örgütünün köküne varmamıştır. Burada Aliyevin kendi ve talimat aldığı Rusyanın da çıkarları söz konusu idi.
Bazı yazarlar, araştırmacılar hayatları pahasına PKK örgütünün Azerbaycan'dakı ve Kafkaz'daki birleşimleri hakkında malumatlar elde etmiş ve yayınlamış olmasına rağmen Azerbaycan hükumeti qazeteler ve qazetecilere baskı uygulayarak onları susmaya ikna etmiş ve konunun üzerine gidilmemesini sağlamış.
Azerbaycan küçük bir memlekettir. Ülkenin Gence, Mingeçevir, Sumkayıt gibi büyük şehirleri bu terörist teşkilatın elinde. 
Elde olan belgelerle ıspat olundu ki, Azerbaycan'da PKK-ya maliye destegi veren şahıslar Ermenistan'da da faaliyet yapmakta.
2010 yılının kasım ayında "yeni Musavat" qazetesi ”Azersun" şirketi başkanı Abdolbari Güzelin kardeşinin İrevanda (Ermenistan) “Teksun”un şubesine rehberlik ettiyini, orya türlü gida mahsullerinin taşındığını yazmıştı. Bu yazı üzerine qazete hakkında dava başlatıldı. Bu davadan bir sene geçmeden İrevan'da olan hukuk savunmacısı Mehti Mehtiyev'in yaptığı sade bir alış -verişi yazılanların doğru olduğunu tastik etti. Mehti bey İrevanda parasıyla “Azersun”un Azerbaycanda istehsal ettiyi çay ve bunu delil haline getirecek mağaza çekini aldı. Belli oldu ki, tüm Ermenistan “Azersun”un mahsulleri ile dolu. Bu, tesadüfen bir kaçakçılığın deygl, yerleşmiş ticaret şebekesinin göstergesidir.
 Bu şirketin rehberleri Azerbaycan hakimiyetinden, direk bağlı olduğu Aliyevden Türkiyenin Ermenistanla sınırlarının açılmamasına ilişkin konuşmasını istiyor ve bu istek üzere Azerbaycan hükumeti o dönemler gündeme gelen Türkiye-Ermenistan sınır açılması meselesinde "Karabağ silahı"nı Türkiyenin önüne sürülüyor. Aliyev türkiyeye bizim düşmanımız, topraklarımızı işgal eden Ermenistanla nasıl kapı açar, ticaret yaparsınız diye tepki gösteriyor. Ama işin içinde başka sebep olduğu ortaya çıkıyor. Yani aslında Azerbaycan hükumetini ilgilendiren konu Karabağ deyil, sınırın açılması halinde Türkiyenin Ermenistan pazarında söz sahipi olması ve bu durumda Azerbaycanın "Teksun" şirketinin Ermenistan pazarından mecburen çıkması. 
Bundan başka PKK terör örgütünün Tiflisde de ciddi teşkilatlanma istegi var. Elde olan malumatlara göre, burada PKK-nın kendi kuruluşundan başka, onun tesirinde olan ve Azerbaycan'dan maliyeleşmekte olan "Kürdistan Yezidiler İttifakı" da faaliyet göstermekte. ”Gilavej" (Sabah Yıldızı) adlı dergi basılmakta ki, bu da örgütlenmeni propaganda etmekte. PKK-nın Tiflis sorumlusu Abdülrehman Pariyev adlı birisidir.
Tiflis ve Bakü arasında esas araç gibi “Kürdistan İnsan Hakları Koruma Birligi” adı ile kurulmuş kurumun üyesi Osman Beydemir isimli, Kod adı "Avroman" olan bir kişi daha var. Bu adam Türkiyede PKK üyesi adı ile aranan kişiler listesinde. Ancak ne hikmetse, defalarca Azerbaycana maniesiz gelip-gitmekte ve üst-düzey sahıslarla görüşmekte. 
Baküda 10 kişilik PKK grubunun yanı sıra, tem ülke çapında neredeyse 400 kişilik profösyenel terörist yerleştirilmiş. ne yazık ki bunca delile rağmen ne hükumetten. ne de PKK nın esas faaliyet alanı olan türkiyeden hiç bir ses yok. 
Sonda onu da belirtmem gereklidir ki, yukarıda isimleri geçen terör örgütü sorunlu kişilerinin yerleri degiştirile ve ya yenileri ile deyiştirile bilir. Yazdığım malumatlar 2011-2012 yıllarına aittir. Yani o zamandan bu güne terör örgütünde deyişimlerin ola bileceyini de dikkatinize sunarım. Ama bu demek degildir ki, son 3 yıl içinde teşkilat Azerbaycan'dan çıkmıştır. Teşkilatın çıkması, etkisiz hale gelmesi için hiç bir adım atılmamışsa kendiiginden çıkacak degil her halde.

Rasul Mursalov

Saturday, November 14, 2015

Sina Oğanın PKK'çı dostları



 Rasul Mursalov


Sinan Oğan'ın PKK'çı dostları



Türkiye seçimini yaptı.

Erdoğan halktan çaldı, halk ona yine oy verdi. Çalıp çırpmaya devam.

Bu seçim bazı kişilerin de eline koz vermiş oldu. Doğrusu bazı kişiler kendi partisinin kaybetmesinde istekliydiler. Çünkü parti ses kaybederse, genel başkana “güle güle” demek kolaydı. Başkanı uğurlamak ise onun yerine geçmeye yol açacaktı. Bu düşünceden yola çıkan o kişiler partinin oy kaybetmesi için uğraştı, didindi. Yakında bu da ortaya çıkacak demedi demeyin. Kendi adamlarına, ülkücüyüm, MHPliyim diyen kişilere AKP ye oy verdirdi.

Bahsi geçen parti MHP, kişi ise Sinan Oğan.

Sinan Oğan aday oldu MHP Genel Başkanlığına. Şaşırmadım buna, çünkü önceden biliyordum. Bazı arkadaşlar bunu tasdik eder ki, onlara bunu söylemiştim. Derdim Oğan değil, onun ihanetleri. Bir ucu beni ve bizleri bulan ihanetleri.

Kimdir Sinan Oğan veya hakkında bunları biliyor musunuz?

Azerbaycan milletvekili Qanire Paşayeva ile yakın dostluk ilişkileri.
Azerbaycan’ın diğer milletvekili Fettah Haydarov ile olan ilişkisi. 

Ve PKK’ya uzanan para kokusu...

Şimdi bu üç konu üzerinden açıklamamla bazı şeyler aydınlanacak beyinlerde.

Burada mevzudan kenara çıkarak bir şeyi dikkatinizi çekmek isterim ki, “milletvekili” denen kavram Azerbaycan’da milletin iradesi veya seçimle olmuyor. Cumhurbaşkanı tarafından birebir atanmayla oluyor.

Gelelim iddialarıma (size göre iddia) bildiğim gerçeğin ta kendisi. Oğanla ne selamım, ne de şahsıma karşı onun bir kötülüğü oldu. Sadece gerçek gerçektir ve herkes bir gün ettikleriyle yüzleşmelidir. Bugün Oğan yüzleşecek. Türk Dünyası’na karşı ettiği ihanet, karşılığında da maddi kazanç elde etmesine karşı bugün hesap verecek.

Yukarıda Qanire Paşayeva ile dostluk ilişkisinden yazdım. İlk önce bakalım kimdir Qanire Paşayeva? Size, Türkiye vatandaşlarına göre Türkçü, Karabağ için içi sızlayan milletvekili. Bir de Azerbaycan halkına sorun, kimdir Qanire Hanım?

Qanire Paşayeva, Haydar Aliyev’in ve sonradan hükumeti devrettiği oğlu İlham Aliyev’in yakın adamı. Zaten başka türlü mecliste oturamaz. Peki Haydar Aliyev kimdir?

Haydar Aliyev Sovyetler’in KGB Generali, Komünist Partisi Siyasi Büro Yönetim Kurulu Üyesi, Azerbaycan’ın 90lı yıllarda bağımsızlığına karşı çıkan, annesi Ermeni, babası Kürt (milliyet ayrımı gibi algılamayın lütfen) birisi. Sovyetler’in, PKK terör örgütünü kurmasında görevli iki kişiden biri. Azerbaycanı Sovyet işgalinden kurtaranların başında gelen, ilk demokratik seçimlerle Cumhurbaşkanı olan Ebülfez Elçibeyi askeri darbe ile indiren de Haydar Aliyev.

Haydar Aliyev, Süleyman Demirel ve Karen Demirçiyan ile birlikte 1993 yılında Azerbaycan’ın Kelbecer Şehrinde Rus ve Ermeni askerinin sivil halka karşı yaptığı katliama imza atmış. Bu üçlünün arasında bazı anlaşmalar var ki, insanın kanı donuyor. 

Bundan başka PKK kurucusu olan birinin sağ eli olarak tanınan Qanire Paşayeva, Türkiye sınırları içine girer girmez “Türkçü” oluyor, ama geri dönüşünde yine halka ahkam kesiyor. Hemen dönüp PKK yandaşı Aliyev’in vekilliğini üstleniyor.

Dikkatinizi çekerim Azerbaycan Meclisi hala PKK’yı terör örgütü olarak tanımadı. Meclis, orada Sinan Oğan’ın dostları Qanire Paşayeva, Fazıl Mustafa, Sabir Rüstemhanlı, Fettah Haydarov gibi nice kişiler tarafından temsil ediliyor. Bu kişiler Türkiye’de Türkçü diye tanınıp, ama aslında Aliyev’in izni olmadığı için PKK’yı terör örgütü olarak tanıyamıyor.

Azerbaycan'da PKK yandaşı Aliyev’in; halka ettiği zulmü ve günahı, suçu sadece Türk olmak ve özgürce söz hakkını kullanmak isteyen politikacıların, gazetecilerin, genç aktivistlerin, dindarların, blogcuların, hukukçuların zindanlarda nasıl mahvolduğu hakkında konuştuğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. İşte bu kadar milliyetçi. Peki neden Sinan Oğan bir kere mecliste Azerbaycan dertlerini dile getirmedi? Çünkü aşağıda adını açıklayacağım kişiden, dolayısı ile PKK yandaşı Aliyev’den para alıp susması için.

Sinan Oğan basın önünde çıkıp bir kere Azerbaycan'da, 1969’dan bu yana insan haklarına yapılan saldırılarla ilgili Aliyev hükümeti hakkında açıklama yapsın. Çıksın bir kere Aliyev’in, Ebülfez Elçibeyi askeri darbeyle indirdiğini söylesin. Elçibey, Alpaslan Türkeş’in en yakın dostuydu. Sinan Oğan, ülküsüne ve davasına sevdalısı olan Elçibeyi değil, PKK’nın kurucuları arasında yer alan, Elçibey hükumetini darbeyle deviren kişiyi savunuyorsa, benim bir şey söylememe gerek yoktur. Gerisini siz düşünün.

Diğer yandan Fettah Haydarov ile olan dostluğuna gelelim. Kimdir Fettah Haydarov?

Kendi söylemi ile Azerbaycan Kürt Cemiyeti (PKK’nın Azerbaycan kolu) Başkanı, Bakan Kemaleddin Haydarov'un babası, milletvekili. Azerbaycan'da kendi nüfuzundan istifade ederek Bakü’de AKC (Azerbaycan Kürt Cemiyeti) için tuttuğu ofiste sık sık toplantılar yapmakta ve toplantılarda PKK üzerine konular konuşulmakta. Fettah Haydarov'un Sinan Oğan'la olan ilişkisini ve dostluğunu ilk zamanlar bilmemekle beraber Kemaleddin Haydarov'un büyük miktarda Sinan Oğan'a para aktardığından haberdardım. Sonradan Fettah Haydarov'un Sinan Oğan ile olan dostluğunu öğrenince paranın nasıl ve kimin tarafından taşındığı konusunda şüphe etmedim.

Evet Sinan Oğan'ın dostu Fettah Haydarov Azerbaycan Kürt Cemiyeti Başkanı. Zaten kendisi de bunu hiç kimseden saklamıyor, her yerde, hatta basında bile bunu açıkça söylüyor. Bir daha tekrar ediyorum, AKC aslında PKK’nın Azerbaycan koludur.

“PKK’ya uzanan para kokusu” dediğim olay budur.

  
Fotoğrafa dikkat ederseniz Atatürk resminin yanında Elçibey degil, Haydar Aliyevin resmi var.
_________________________________________________________________________________

Bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum, Fettah Haydarov ve İlham Aliyev PKK’nın bir kısım silah ve sigara ihtiyacını da sağlıyor. Azerbaycan'ın Nahçıvan Eyaleti üzerinden yapılan aktarımlar da, bölgenin Meclis Başkanı Vasif Talibov da bu işte aracı.

2011 yılında İsrail üzerinden Azerbaycan'da bir şirkete satılan (veya gönderilen) ses dinleme cihazları ve bazı küçük çaplı silahlar İlham Aliyev'in amcasının oğlu İlgar Aliyev'in sahip olduğu şirkete naklediliyor. Şirket, Bakü’de elindeki silahları ve dinleme cihazlarını hava yolu ile Nahçıvan’a gönderiyor. Nahçıvan Meclis Başkanı Vasif Talibov ise kara yoluyla silahı PKK’ya ulaştırıyor. Bu cihazlar ve silahlar aynı yıl içerisinde doğuda PKK’nın sivil minibüse düzenlediği hain saldırıda kullanılıyor. Olaylar 8 kişinin hayatını kaybetmesi ile son buluyor. Türkiye’de, Jandarma’nın olayı incelemesi ile yukarıda bahsettiğim silahların taşınma trafiği de ortaya çıkıyor. Bunun dışında bir de Vasif Talibov’un sahibi olduğu, Nahçıvan’da bulunan sigara fabrikasına ait binlerce sigaranın PKK mağaralarından çıkması elde edilen somut delildir.

Şimdi soruyorum sizlere; bir kere bile Azerbaycan’da yaşananları bir “Türkçü” olarak diline getirmeyen, PKK ile uzaktan veya yakından bağlantısı olan, davasını paraya kurban edebilen birisi MHP’nin başına geçmeli mi?

Azerbaycan’ın yüzde yirmisi Karabağ’dır ve ülke yalnız Karabağ ile sınırlı değildir. Ara sıra Karabağ hakkında konuşmakla da Türkçü olunmuyor. Tüm dünyanın bildiği bir gerçeği; Karabağ’ın Rusya tarafından -Rusya’nın adamı olan Haydar Aliyev tarafından- işgaline, bunun karşılığında Türkçü olan Elçibeyi devirmeyi ve hükumeti tekrar Rusya’nın esaretine vermesine sesini çıkarmayan birinin de Karabağ’a ne kadar samimi olduğu tartışılır.
Şimdi de MHP’ye genel başkan olmak ve tümden Türk dünyasına zarar vermek isteyen bu adama birileri yazdıklarımı iletsin. Cesaret sahibiyse çıksın da yukarıda adları geçen kişilerle neden, ne çıkar adına dostluk ettiğini açıklasın.

Bu bağlamda geçtiğimiz yılın ekim ayında, sürgünde olduğum dönem İstanbul’da iken bu olayları bazı ülküdaşlara anlattım, olmaz öyle şey dediler. Hatta Sayın Bahçeli ile görüşmek istedim ama sonradan Sinan Oğan’ın dostu Aliyev’in isteği üzerine Türkiye sınırlarından çıkarıldım ve bir daha girişime siyasi yasak koyuldu.

Çünkü ben Türkçüydüm!

Ben kim miyim? Azerbaycan Türk’ü ve Türkçü olduğum için Oğan’ın dostu Aliyev tarafından sürgünde yaşamaya mahkum edilen genç politikacı Rasul Mursalov.